Migren

 Migren çoğunlukla aralıklarla gelen, başın yarısını ya da her iki tarafını tutabilen, orta ya da şiddetli dereceli, zonklayıcı tipte bir baş ağrısı. Çoğu kişide bu baş ağrısına ses, ışık, koku hassasiyeti, bulantı ya da kusma eşlik edebilir. Ağrı bazen 72 saatte kadar uzayabilir. Hastalarımız sıklıkla, merdivenleri çıktıklarında ya da öne eğilip yerden bir şey aldıklarında şiddetlendiğini ifade eder.

 Migrenli 5 kişinin 1’inde, ağrıdan önce aura dediğimiz bulgular gelişir. En fazla bir saat süren bu dönemde kişide parlak ve zikzaklı ışıklar görme, görme alanının bir tarafını görememe, bir gözde görmede tamamen kayıp, konuşmada yavaşlama, vücutta uyuşma, baş dönmesi gibi sorunlar görülür. Bu bulgular kaybolduktan sonraki bir saat içinde baş ağrısı başlar. Auralı ya da aurasız migrenden saatler hatta günler önce prodrom dediğimiz öncü yakınmalar görülebilir. Bu dönemde kişide unutkanlık, dikkatini verememe, kolay acıkma, aşırı esneme, yorgunluk, huzursuzluk gelişebilir. Postdrom ise ağrı bittikten sonra görülen yakınmalardır. Hastalarımız bu dönemde birkaç saat süren aşırı yorgunluk, unutkanlık, sırt-boyun ağrısı, konsantrasyon güçlüğü gibi şikâyetleri tarifler.

 Migren tanısını alan bireylerin yarısından fazlasının aile öyküsünde en az bir migrenli kişiye rastlıyoruz. Yani migreniniz varsa anne ya da babanızda rastlama olasılığınız yüksek. Ayrıca sizin de çocuğunuza aktarma olasılığınız yüzde 50-75 oranında. Migren ve genetik üzerine yapılan araştırmalar ailesel auralı migreni olan kişilerde KCNK18 gen mutasyonunun varlığından bahsediyor. Otonom sinir sistemindeki bio-elektriksel düzensiz alanlardan kaynaklanan migren, bir bozucu alan hastalığıdır. Tedavisinde öncelikle bozucu alanlar doğru saptanmalıdır. Böylece insanlık tarihi kadar eski olan migrenin tedavisinde başarı elde edilebilir.

 Günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayan migren, farklı sağlık sorunlarıyla birlikte görülebiliyor. Migrene başka hastalıklar eşlik edebiliyor. Bu hastalıkların teşhisi ve migren ağrısıyla birlikte tedavi edilmesi önemli.

 Fibromiyalji: Migren olan hastalarımızda fibromiyalji sendromuna sık rastlıyoruz. Bu iki hastalığın benzer patofizyolojik mekanizmalar sonucunda geliştiğini düşünüyoruz. Fibromiyalji kendini yaygın vücut ağrısı, boyun ve sırtta tutulma, devamlı yorgunluk hali gibi bulgularla gösterebiliyor.

 Uykusuzluk: Migreni olan pek çok kişi, ataklarını uykusuzluğun tetiklediğini ifade ediyor. Ayrıca uykudan uyandıran şiddetli baş ağrıları kişinin uyku kalitesini bozuyor. Uyku sorunları depresyonla birlikte görülebiliyor. Uyku apne sendromu, huzursuz bacak hastalığı, diş sıkma gibi durumlar da uykunun kalitesini etkiliyor. Uyku sorununun etkili tedavisi migren ağrısının kontrolünü de kolaylaştırıyor.

 Depresyon-anksiyete: Bu duygu durum bozuklukları, kişide migren ağrılarının sıklaşmasına ve kronik hale gelmesine zemin hazırlayabiliyor. Hayattan zevk alamama, konsantrasyon güçlüğü, sık ağlama, kendini değersiz hissetme gibi duygular mutlaka migrenle birlikte ele alınmalı.

 Gastrointestinal sistem hastalıkları: İrritabl bağırsak sendromu (IBS) başta olmak üzere migrenle bağlantılı birçok mide-bağırsak hastalığı bulunuyor. IBS; karın ağrıları, ishal ve kabızlık gibi bağırsak alışkanlığı değişiklikleriyle kendini gösterebiliyor. Yaşam tarzı ve beslenme değişikliği ve probiyotik kullanımı IBS’nin kontrolünde yardımcı olabiliyor.

Migren için kullanılan ağrı kesiciler bağımlılık yapıyor mu?

 Sıkça rastladığımız bir sorun bu. Migren hastalarımız ağrıları sıklaştığında, genellikle daha fazla sayıda ağrı kesici almaya başlıyor. Bu durum da bir müddet sonra ağrıların ağrı kesicilerle geçmemesine ve sıklaşmasına neden oluyor. Ağrı kesiciyi almadıkları gün şiddetli ağrı deneyimliyorlar. ‘İlaç aşırı kullanımı baş ağrısı’ olarak nitelendirdiğimiz bu ağrı türünü önlemenin en iyi yolu, biyofeedback yöntemiyle ilaçsız tedavi etmektir.

 Biofeedback yöntemi biofiziksel düzeyde konumlanmakta ve vücudun elektromanyetik alanının bilgisini kullanmaktadır. Hücresel iletişimi hastalandırıcı frekans örneği, iyileştirici frekans örneğine dönüştürülür. Kişinin vücuduna ait elektromanyetik titreşimler elektrotlar ile biorezonans cihazına aktarılır. Özel bir ayırıcı güçlendirici, sinyal akışının bozulmasını engellemek için giriş ve çıkış potansiyellerini ayırır. Başka fonksiyonlar ek frekans modülasyonları sağlar. Hazırlanan frekanslar, elektronik koruyucu devrelerle vücuda geri gönderilir. Çıkış sinyali de manyetik bir değişim alanından geçirilerek vücuda gönderilir. “Odaklı” ayarlamalar özgün tedaviyi mümkün kılar.

 Migrenin Biyofeedback yöntemiyle tedavisinin ne kadar süreceği hastanın ne kadar ağrı kesici baskılamasına maruz kaldığıyla ilgili olarak değişmektedir. Nasıl tek bir ilaçla hemen iyileşme olmuyorsa, tek seansla veya paket seans sayısıyla şu kadar sürede iyileşeceksiniz diyemiyoruz.

 Bazı hastalar birkaç seans ile şikayetlerinin tekrarlamadığını bildirirken uzun süredir ilaç tedavisi alan bazı hastaların ise tedavi süreleri uzayabilmektedir.

 Genellikle tespit edilen etkenlere yönelik haftada 3 gün verilen seanslarla; 4-6 haftada belirgin iyileşme görülmektedir.

Daha Fazla

Paylaş: